30 Mayıs 2009 Cumartesi

A. Kadir'den bir Nâzım Hikmet anısı

Sandal ağacı tütsümün etkili kokusu açık kalan balkon kapısından dışarıya doğru süzülürken Moody Blues’un “Melancoly Man” parçası da bitmek üzereydi. Gayet sessiz bu cumartesi gününde bir taraftan araştırma yapmak, yeni şeyler öğrenmek, sevdiğim müzikleri dinlemek, notlar düşmek, bir şeyler karalamak hakikaten beni dinlendiriyor...


Kitap raflarından büyük bir heyecanla aldığım okunması gereken kitaplar da bir taraftan bana bakıyor. Açıkçası hangisini ilk önce okuyacağımı bilemiyorum çünkü hepsi birbirinden güzel. Tuhaf bir duygu kaplıyor içimi… Her birinin içinde yer alan farklı dünyaları okumak, bilmek, olaylara şahit olmak gerçekten ayrı bir duygu… Diğer tarafta, dışarıda hızla akıp geçen bir hayat varken bu sakinlik içerisinde bir nevi ‘alıp başını dinleme’ de denilebilir benim bu durumuma.


Şimdi elimde dün okumaya başladığım ve severek devam ettiğim A. Kadir’in anılarını kaleme aldığı ‘1938 Harp Okulu Olayı ve Nâzım Hikmet’ (Can Yayınları) kitabı var. Anı kitaplarını oldum olası sevmişimdir. Ayrıca yaşanmış olayların canlı tanıklar ağzından kaleme alınmasını; gerçeklerin daha farklı boyutlarıyla dile getirilmesini hep bir önemsemişimdir. Asıl adı İbrahim Abdülkadir Meriçboyu olan A. Kadir’in daha çok şiir kitapları bulunuyor. En önemlisi Azra Erhat’la birlikte Homeros’tan yaptığı İlyada ve Odysseia çevirileri ise yazara birçok çeviri ödülü kazandırmış.


Üç bölümden oluşan kitapta Harp Okulu öğrencisi olan A. Kadir, o dönemin zor koşullarında edebiyat ve felsefeden konuşabildiği bir avuç arkadaşıyla beraber yaşadığı olaylar zincirini anlatıyor. Hiçbir gazetede yer almayan bu olayları A. Kadir, Nâzım Hikmet’in arkasından bir ağıt şeklinde yazmamış. Nâzım Hikmet’i okumakla, onunla ilişkiye geçmekle ve yabancı devletlerin ajanı olmakla suçlanan bu arkadaşların yaşam öyküsünün tek canlı tanığı olarak günümüzde de bilinmesini istemiş. Kitabın üçüncü bölümünde Nâzım Hikmet’in ağzından dinlenilen şiirler ve türküler de bulunuyor. Ben de onlardan bir tanesine yer vererek, satırlardaki yolculuğuma devam ediyorum…

Bugün Pazar,
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa
Gökyüzünün bu kadar benden uzak,
bu kadar mavi,
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum.
Dayadım sırtımı beyaz duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben…
Bahtiyarım.

Nâzım Hikmet

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails