7 Mayıs 2009 Perşembe

Ninnilerle düşünce engelleri


Birisi Türkiye’nin üzerine Ortaçağ karanlığını mı örtmeye çalışıyor? Nedir bu düşüncelere tahammülsüzlük, kendi görüşlerine uygun olmayan hiçbir şeyi kabul etmemek, farklı bakış açılarını hapsetmek, sürekli üstünü örtmeye çalışmak…

“Düşünceler eyleme dönüşmediği sürece” suç sayılamaz. Genel geçer bir ilke varken neden hala düşüncelerden korkarlar ki insanlar. Uygulamada çok basit gibi görünüyor ama değilmiş ki özgür düşüncenin altı her zaman kırmızı kalemle çiziliyor. Hoş eyleme dönüşmeyen düşünce de ne kadar etkili olabilir? Bu da ayrı bir tartışma konusu. Ancak görüyoruz ki eyleme dönüşmeyen düşünceler üzerine açılan davalar, özellikle Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) tartışmalı 301. maddesi doğrultusunda işliyor.

Hatırlatmakta yarar var:

TCK Madde 301: (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

Geçen yıllarda Orhan Pamuk, Hrant Dink ve Elif Şafak 301’den yargılanmıştı. Bu madde üzerine yeterince yazıldı çizildi ama sonuçta değişen bir şey olmadı. Hala düşüncelerin önüne yasal engeller konuluyor. Oysa demokratik ülkelerde düşüncelerin karşısına yine düşüncelerle çıkılır. Ortada yanlışlıklar varsa belgeleriyle kanıtlanmaya çalışılır.

İşte yeniden aynı naneler tekrarlanıyor. Son günlerde her gazete sayfasını açtığımda sanat manat demeden düşüncelerin önüne geçmeye çalışan girişimler, gözüme ilişiyor. Bunların ilki, Nedim Gürsel’in “Allah'ın Kızları” adlı kitabına yönelik TCK’nin 126. maddesi doğrultunda açılan davaydı. Her ne kadar Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi Savcısı Sait Yakışan, Gürsel’in beraatını istese de Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Hakkı Yalçınkaya, müfettiş incelemesinden yeni dönen dosyayı incelemek için süre istedi. Bu nedenle yargılamanın ikinci duruşmasının 26 Mayıs'ta yapılmasına karar verildi.

TCK Madde 216: (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu durum şunu gösteriyor ki bu ay yine Türkiye, düşünce özgürlüğünü tartışıp duracak. Tabii ki daha çok engellerin ve davaların arkası gelecek. Milletçe ne uzuyoruz ne de kısalıyoruz. Bir arpa boyu bile yol alamazken, hala bu konuları bıkmadan usanmadan gündeme taşıyarak, asıl önemli olan sorunlarımızı teğet geçiyoruz. Gittikçe sessizleşerek, tepkisiz kalıyoruz…


İkinci olay ise İstanbul Amatör Tiyatro Günleri nedeniyle İstanbul’da bulunan İzmir Yenikapı Tiyatrosu oyuncularının Nikolay Vasilyeviç Gogol’un ödüllü sokak oyunu “Palto”yu sergilemek istediklerinde polis tarafından engellenmesiydi. İstanbul, Denizli, İzmir, Mardin, Manisa Ankara, Bartın’da eş zamanlı basın açıklaması yapan tiyatro oyuncuları, yine polis engeliyle karşılaştı ve ayrıca tiyatronun yönetmeni Orçun Masatçı da gözaltına alındı. Yetkililer, oyunculara belediyeden izin alınması gerektiğini gerekçe olarak gösterdi ancak oyuncular, İstanbul dahil onlarca kentin sokaklarında oynadıkları bu oyun karşısında hiçbir engelle karşılaşmadıklarını belirtti. Burada soru işaretleri yine beynimde belirmeye başladı: Belediyeden izin alınması gerekiyorsa neden diğer belediyeler böyle bir izini gerekli görmedi? Basının da görüntü almasının engellendiği bu olayla birlikte güzel memleketimde daha birçok şeyin sorgulanması gerektiği gerçeği açığa çıkıyor. Dilencilerin kol gezdiği, her yerinde işportacıların karşımıza çıktığı İstanbul sokaklarında bir tiyatro oyunu mu göze battı… Artık bu ikilemlere şaşırmamak elde değil. Ama ne yaparsın, bir kere toplum olarak engellenmeye, susturulmaya, tepkisizliğe alıştırıldık.

NOT: Burada düşünce özgürlüğünün arkasında dururken kimsenin savunuculuğunu yapacak değilim. Ancak Ortaçağ’dan kalma karanlık düşüncelerle beyinlere nüfuz etmeye çalışan epidemik zihniyet, hızla daha çok kişiye bulaşıyor. Kısaca deniliyor ki; bugün ninniler eşliğinde mışıl mışıl uyurken, yarın okuyacak bir kitap, izleyecek bir tiyatro, söyleyecek bir şiir bulamadığında nedenini sorma. Sen yine devam et, hiçbir şey olmamış gibi otomatik yaşamaya.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails