
Gazetecilerin günlük haber koşuşturmasından bir an için kendilerini çekerek, detaylarda gezinmelerine yardımcı olan, özel konulardan derin anlamlar çıkarmayı böylece hedef kitlenin daha çok dikkatini çekmeyi sağlayan en güzel yazım türü şüphesiz röportajdır. Her şeyden önemlisi haber ileten, bilgi aktaran, bütünüyle gerçeklere odaklı, öznel bir biçimde ele alınan röportajlar, yalın ve basit bir dille yazılır. Anlatımın zenginliği için oldukça fazla gözlem ve izlenim gerekmektedir. Bunun için dört duvar arasında yazılmaz. Olayın yaşandığı yerde gazetecinin nefes alması gerekir. Anlatımın canlılığı için insanların sözlerine de yer verilir.
Ayrıntılar her zaman önemlidir; anlatılmak istenen öykünün doğal anlatımından kopmadan yazılmayanı yazmak, konu bütünlüğünü sağlamak ustalık ister. Asla bir haber gibi hiyerarşik düzen içinde yazılmaz; bir oyun gibi kurgulanır, dil cambazlığına elverişlidir. Bunun için betimlemelere, alıntılamalara, yansıtmaya oldukça yer verilir. Zaman zaman devrik cümleler kullanılabilir. Şimdiki zamanda ve di’li geçmiş zamanda yazıldığında sıcaklığı artar. Okuyucuda merak ve heyecan uyandırır. Girişin ve sonucun okuyucunun dikkatini çekebilmesi için oldukça etkili olması gerekir. Savcı rolüne girmeden tanıklıklar sergilenmelidir. Telefonda asla röportaj yapılmaz. Röportaj türünün en iyi örneklerini Türkiye’de yazar Yaşar Kemal ve izlenimleriyle de gazetelere diziler hazırlayan Fikret Otyam vermiştir.

Röportajın söyleşiyle arasındaki en büyük farkı, öyküleme tekniği ve öznelliğidir. Açıkçası her iki teknik de okuyucuya farklı tatlar sunmaktadır. Söyleşi, soru cevap şeklinde yayınlandığından; istenilen bilgilerin kaynaktan doğru bir şekilde alınabilmesi amacıyla gazetecilerin çok iyi bir ön hazırlık yapması gerekmektedir. Gazetecilerin konuşmaya başladıklarında bir amacı olmalıdır ve buna sadık kalmalıdırlar. Sorular kısa, net ve anlaşılır olmalıdır. Söyleşiyi yapan gazeteciler, hiçbir zaman kaynağı kendi düşünceleri çerçevesinde yönlendirmemeli ve yorum yapmamalıdır. Söyleşide ‘ben’ kullanılmaz. Yüz yüze yapılmalıdır. Burada da ilk ve son cümleler vurucu olmalıdır. Bunun için röportaj tekniğiyle giriş yapılarak, sonradan soru cevap şeklinde yazılan söyleşilere sık rastlanılmaktadır. Böylece söyleşi tarzındaki yazılar, birçok yayında röportaj başlığı altında toplanıyor. Bu durum uzun zamandır gazeteciler arasında tartışma konusu oldu. ‘Hangi gazeteciler röportaj, hangi gazeteciler söyleşi yapıyor?’ diye sorulara cevaplar hala aranıyor. Özellikle bu tartışmalar, Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman’ın söyleşilerinin röportaj başlığı altında değerlendirilmesinin üzerinde yoğunlaşıyor ve daha da yoğunlaşacağa benziyor. Bu nedenle okuyucunun röportaj ve söyleşi tekniğinin ayırdına varması için yazıların başlıklandırılmasına özenle dikkat edilmesi gerekiyor. Yoksa bu tartışmalar, hiç bitmeyeceğe benziyor…