
Zaman zaman uyku problemi çeken bir insan olarak çok fazla rüya göremiyordum. Zaten gördüğüm rüyalar da pek bir şeye benzemiyordu. Rüyalarımda ya uçuyorum ya araba kullanıyorum ya da tanıdık yüzleri görüyordum. Belki daha çok rüya görüyordum ama hatırlayamıyordum. Aslında her gün kendi kendime bugün ne gördüm? diye de sorular sormuyordum. Belki problem buradan kaynaklanıyordu. Bu kadar iletişim yağmuru altında çok az rüya görüyorum diye bir taraftan kendi kendimin doktorluğunu da yapmaya başladım. Çünkü hakikaten bu durum normal değildi. Elimde bir uzaktan kumanda yok ki kaydedeyim her şeyi; şöyle ertesi gün izleyeyim ya da durdurup başa sarayım. İnanılmaz gibi geliyor ama bu da olacağa benziyor. Dünyada yapılan araştırmalar, rüyaların hatırlanması, kişilerin bunların üzerinde konuşması ve beyin jimnastiği yapması gerektiğini ortaya koyuyor. Koşuşturmaca içerisinde yaşadığımız hayatta sevdiklerimize dahi zaman ayıramamaktan şikâyet ederken, durup rüyalarımız hakkında konuşmamız ise çok zor gibi görünüyor.
***
Düşünsenize her gün dış dünyadan o kadar çok uyarıyla karşı karşıya kalıyoruz ki kelimeler, görüntüler, simgeler ve daha birçok şey gözümüzün önüne geliyor. Biz farkında olmasak da beynimiz istem dışı bunları kaydediyor. Bazen de bastırılmış duygularımız bilinçaltımızda birikiyor. İşte rüyalarımız bilinçaltının, günlük hayatta es geçtiğimiz imge ve simgelerin açığa çıkması olarak da yorumlanabilir. Simge ve sembollerin yansıttığı anlamların her birey için farklılık göstermesi ise yaratıcılığın artmasını sağlıyor. İşte bu nedenle rüyalar, yeni fikirlerin ortaya çıkmasının temel kaynağını oluşturuyor. ABD’de de dünya çapında rüya arşivi çalışmaları yürütülüyor ve insanlardan toplanan milyonlarca rüya, ücretlendirilerek açık artırmaya çıkarılıyor. Microsoft, IBM, Warner Brothers, Disney, Sony ve Benetton[1] gibi şirketlerin bu projeleri desteklemesi de insanların rüyaları üzerinden nasıl bir oyunun oynandığını bizlere gösteriyor. Bilimsel araştırmalar, ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça insanların rüya görmelerinde bir azalma olduğunu ortaya koyuyor. Gittikçe tek tipleşmenin yaşandığı günümüzde tüketim toplumunun çocukları olarak yaratıcılığımızı ortaya çıkarmamız zorlaşıyor. Bu nedenle ulus şirketler için gelişmekte olan ülkelerin halklarının rüyaları, yaratıcılık açısından değerli bulunuyor.

Daha önce de George Orwell’ın 1984 kitabında vurguladığı ‘Big Brothers’ (Büyük Birader) kavramıyla açığa çıkan ‘biri bizi gözetliyor’ gerçeği, ‘Google bizi gözetliyor’ şeklinde perdeden kendisini göstermişti. Milyonlarca Google kullanıcısının maillerinin taranmasıyla elde edilen kimlik bilgileri ve veriler birçok kişisel sırrın da açığa çıkmasına neden oluyor. Tabii ki bu mailler içerisinde birbirimize yazdığımız rüyalarımız da mevcut. Bu nedenle size gerçekleşmesi imkânsız gibi görünen rüyalarınızı reklamlarda ya da filmlerde görmüşlüğünüz olabilir ya da kısa zamanda görebilirsiniz. Özellikle senaryo yazarlığı yapanlar ve sürekli yenilikler üzerinde kafa yoranlar dikkatli olmalı. Ağzınızdan çıkacak her kelimenin ya da parmaklarınızın ucuyla yazacağınız her harfin oluşturduğu hikâye, başkaları tarafından kısa sürede hayata geçirilebilir. Paranoyak olmaya gerek yok ama bu gerçekleri de dikkate almakta fayda var.
***
Gelelim benim meseleme. Artık rüya görememe problemime bu açıdan bakınca durumun vahametini anladım. Uyku saatlerime dikkat ederek özellikle yorgun uyumamaya özen gösteriyorum. Her ne kadar saatimi, kalkacağım zamana göre kursam da uykumdan ani bir şekilde kalkmamak için ilk önce kendimi programlıyorum ve saatten önce kalkmış oluyorum. Her gün kendime bugün ne gördün diye soruyorum ve hatırlamaya çalışıyorum. Şimdilik bunlar işe yaradı gibi. Zamanla daha fazla rüya görmeye başladım. Bu ekonomik krizde pek değerli rüyalarımı açık artırmaya çıkarmayı düşünmüyor da değilim. Son kez soruyorum yok mu artıran?
[1] Nurdoğan Rigel, Rüya Körleşmesi, Der Yayınları, İstanbul, 2000, s. 7.