2 Haziran 2009 Salı

Meryl Streep varsa izlerim!



Narin, güzel bir kadın, ciddi bakışlı nemrut bir yönetici, emekçi, engel tanımaz bir lider, çocuklarının iyiliğini düşünen koruyucu bir anne, savaş mağduru öteki, tutkulu bir aşık, katı kuralları olan rahibe, her şeyden önemlisi oyunculuğuna güvenen bir duruş… Bu saydığım özelliklerin hepsi yıldan yıla devleşen Meryl Streep’te toplanıyor. Profesyonel oyunculuğuyla dikkatleri üzerine toplayan Streep’in bütün filmleri olmasa da birçok filmini izledim. İlginçtir artık ‘bu filmde Meryl Streep varsa kesin izlerim’ şeklinde bir hale de büründüm. Her filmde göstermiş olduğu üstün başarılı rolleriyle gözümde daha da çok büyüyen Streep’in son yıllarda rol aldığı filmlerdeki performansı da gerçekten etkileyici ve enerji yüklü.

Meryl Streep’in yaşam öyküsüne bakıldığında; oyunculuğa adanmış bir eğitimin ardından istikrarlı bir şekilde ‘ne olmak istediğini bilen’ bir kadın imajı dikkat çekiyor. ABD New Jersey’de 1949 yılında dünyaya gelen Streep, drama okuduktan sonra Yale Üniversitesi’nin yine drama bölümünde güzel sanatlar alanında master yaptı. Bunun yanı sıra garsonluktan kuaförlüğe kadar zorlu işlerin altından da kalkmasını bildi. Gerek tiyatroda gerekse de televizyon yapımlarında oyunculuğunu sergileyen sanatçı, kısa sürede sinemada aranan aktrislerin başında geldi. 1970’li yıllardan günümüze kadar oynadığı filmlerde farklı rollere bürünerek, izleyicinin karşısına büyüleyici bir şekilde çıkan Streep, dizi oyunculuğunda da kendisini kanıtladı. Oscar’a en fazla aday olan Streep’in rol aldığı ilk film 1977 yapımı "Julia" oldu. 1978’de "The Deer Hunter” ve bir yıl sonra Dustin Hoffman ile rol aldığı "Kramer vs. Kramer" filmleriyle dikkatleri üzerine çekti. Streep, "The Deer Hunter" filmindeki rol arkadaşı John Gazale ile nişanlandı ancak Gazale, 1978 yılında kanserden yaşamını yitirdi. Aynı yıl Streep, aktör Don Gummer ile evlendi ve dört çocuğu oldu.

1982’de çekilen "Sophie’s Choice"ta rol alan oyuncu, en iyi kadın oyuncu Oscar’ını kazandı. Bu filmde konuştuğu bütün yabancı dillere olan hâkimiyeti de birçok izleyicinin dikkatinden kaçmamıştır. 1970’li yılların ardından "The French Lieutenant’s Woman" (1981), "Silkwood" (1982), "Out of Africa" (1985), "Ironweed" (1987), "A Cry in the Dark" gibi birçok başarılı yapımda rol aldı. 1990 yılından sonra Streep, bilindik rollerin dışında çok farklı rollerde sergilediği oyunculuğuyla izleyicinin karşısına çıktı. "Postcards from the Edge", "Death Becomes Her", "The House of the Spirits", "The Bridges of Madison County", "The River Wild", "She-Devil", "Marvin's Room", "Music of the Heart" gibi filmlerde çok çeşitli karakterleri canlandırdı. "Music of the Heart" için iki ay boyunca günde altı saat keman dersi aldı. Itzhak Perlman ve Isaac Stern gibi dünyaca ünlü iki virtüözün yanında keman çalma becerisini gösterdi.


2002 yılından sonra "Adaptation", "The Hours" gibi ses getiren filmlerde ve Al Pacino ile birlikte "Angels in America" adlı mini dizide rol aldı. Beni gerçekten etkilediği "The Devil Wears Prada"da ise Miranda Priestly rolünde cadaloz patronu canlandırdı. Beyaz perde ve televizyon dışında birçok Broadway yapımında da rol alan oyuncu, ABBA grubunun müzikali "Mamma Mia!"nın sinema versiyonunda dudak uçuklatan cinsten bir performans sergiledi. Bu yıl ise Streep, “Doubt / Şüphe” filminde cemaatteki papazlardan birinin okuldaki siyah bir öğrenciyle ilişkisi olduğundan şüphelenen Rahibe Aloysius’u canlandırdı. Mamma Mia’dan sonra bu filmin vizyona girmesiyle izleyici Streep’in sergilediği iki farklı oyunculuğunu karşılaştırma fırsatı yakaladı. Bir insan hiç mi kötü oynamaz diye sorular varsa cevabı kesinlikle “hayır”. Çünkü Streep, eşsiz oyunculuğuyla rol aldığı vasat filmleri bile kurtarmasını bilerek, farkını her zaman ortaya koydu.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails