9 Haziran 2009 Salı

Demokrasi üzerine I

Demokrasi olgusu, bir topluma mensup insanların çatışmadan uzak bir şekilde bir arada yaşamalarını sağlayan tek unsur olarak gösterilmektedir. Demokrasi kavramı en genel anlamda ‘halkın kendi kendisini yönetmesi’ olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu tanımlama yeterli olmamakla birlikte çok yönlü düşünülmesi ve uygulanması gereken bir olgu olan demokrasi içerisinde yoğun anlamlar taşımaktadır. Toplum ve devlet arasındaki bağı sağlamada önemli bir köprü görevi gören demokrasi, insanlığın var olmasıyla ortaya çıkmış ve toplumların geçirmiş olduğu tarihi süreç doğrultusunda paralel bir yol giderek gelişmiştir.

Demokrasinin kökleri olan demos (halk) ve kratos (yönetim) anlamına geldiğinden yasalarla yönetilen bir devlette halkın yönetime katılması ve oy hakkını kullanması söz konusudur. Toplumsal barışın sağlanmasını, çatışmaların ortadan kalkmasını, halkın kendi temsilcisini özgürce seçmesini, hukuk devletini güvence altına almayı ve siyasal istikrarın sağlanmasını ön koşul olarak kabul eden demokrasi, çoğunluğun sesi olmasından öte çoğunluk dışında kalan azınlığın haklarını koruyan bir eşitlikçi yapıdadır. Güçler (Yasama, Yürütme, Yargı) ayrılığının var olduğu demokrasilerde bu eşitlikçi yapı daha çok korunmaktadır. Demokrasilerde güç hiçbir kimsenin, grubun, topluluğun elinde değildir.


Demokrasinin var olabilmesi için en başta toplumda yer alan bireylerin kamusal alandaki varlığının önemini ve demokratik siyasal bir otoritede söz söyleyebilmek için nasıl bir yol izlemesi gerektiğini iyi bilmesi gerekmektedir. Demokrasiyi sadece çoğunluk yönetimi olarak tanımlamak yanlış olacaktır. Demokrasi, azınlıkta kalanların çoğunluk haline gelebilme hak ve olanağının bulunduğu bir çoğunluk yönetimidir.[1] Demokrasi, yönetimde olanlarla aynı görüşleri paylaşmayan bireylerin görüşlerini ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri için bir platform oluşturur. Demokrasinin toplumdaki her bireyi temsil etmesindeki hassasiyet, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin güvencede olması gerektiğinden kaynaklanmaktadır. Demokrasi din, ırk, cinsiyet, milliyet, kültür, eğitim düzeyi ve dil farkı gözetmeden toplumdaki tüm bireyleri temsil eden bir olgudur. Bir toplumda vatandaşların demokrasiyi oluşturabilmeleri için bireylerin diğer bireylerin özgürlüklerini ve özerkliklerini tanıma bilincine erişmesi gerekmektedir. Çoğunluğun seçimiyle başa geçen iktidarın uygulayacağı politikalar, sadece o çoğunluğu oluşturmamalıdır. Demokrasi, iktidardaki kişilerin başa geçtiklerinde kendi düşüncelerine sahip olmayanları yok sayan bir yönetimi kabul etmemektedir. Demokrasi kavramı, günümüzde siyasal alanda kendisini göstermektedir; bu yüzden demokrasinin siyasal alandan sivil alana genişletilmesi gerekmektedir.

Demokrasi ideal toplum ve birey arayışlarına cevap bulduğu için bugün tüm dünyada evrensel bir yaygınlık kazanmıştır. İdeal toplumda insanlararası ilişkilerin birbirleriyle yakın olması, bütün bireylerin toplumun bir parçası olarak kendisini görmesi ve sorumluluklarını yerine getirmesi beklenmektedir. Demokrasi ortaya çıkardığı eşitlikçi yapıyla bu beklentileri karşılamaktadır ve sadece siyasetle sınırlı kalan bir yönetim anlayışı değildir. Hayatın her alanında karşımıza çıkan demokrasi kavramı, kitle iletişim araçlarının modern dünyada var olabilmelerini sağlayan bir olgu olarak da görülmektedir. Eleştirel yaklaşım içinde öncü rol oynayan Frankfurt Okulu’nun son dönem temsilcilerinden Habermas, demokratik bir iletişim biçiminin oluşturucu öğelerini kamusal alan tartışması çerçevesinde açıklarken, iletişim araçlarının siyasi ve ticari iktidarın alanı içinde kamusal alanı nasıl ortadan kaldıran bir işlev yüklendiğini açıklamaktadır.[2] Ayrıca demokrasi, bireylerin içerisinde bulunduğu işyeri, okul, aile gibi alanlarda kendisini gösterir. Demokrasinin var olabilmesi için toplumda yer alan bireyler, aktif bir biçimde özgürlüklerini korumayı amaçlayan bir kimlikle siyasetin içerisinde yer almalıdır.

Dewey’e göre demokrasi, bir yönetim biçiminden daha fazla bir şeydir. Gönüllü bir aradalığa dayalı bir hayat tarzını, ortak bir iletişmiş tecrübe tarzını[3] temsil etmektedir. Bir toplumda kamusal alanı ilgilendiren konularda oydaşmayı sağlamak amacıyla çekişen fikirler ve gruplar arasında ortak bir karara ulaşma yöntemi olan demokrasi, genel ve yerel olarak değişen seçimlerle toplumun siyasal tercihlerinin özgürce sergilendiği bir alandır. Demokrasi sadece ‘adil’ ve ‘özgür’ seçimlerin düzenlenmesiyle mevcudiyet kazanmaz. Özgürlükler, temel insan hakları, eşitlik, müzakere ve uzlaşı demokrasisinin içermesi gereken değerlerdir.[4] Farlılıkların çoğulluğunu temsil eder. Halkın kendi adına ülkeyi yönetecek yöneticileri seçmesi bakımından bir rekabet platformu da oluşturmaktadır. Ancak demokraside bu durum anayasal çerçevede belirlenerek belli kurallar halinde olmaktadır. Bireysel anlayıştan yola çıkarak toplumsal bir alanda kendilerini ifade etmeye başlayan özgür, özerk, aktif kimlikler, demokrasinin vazgeçilmez bağlantı noktasıdır. Demokrasi, bireyin kendi başına ahlaki bir değer taşıdığı ve bu niteliğinin ‘özgürlüğü’ gerekli ve kaçınılmaz kıldığı; pazar ekonomisi ve hukuk devletinin de bu özellikleri tamamladığı düşüncesine dayanır.[5] Halkın iradesiyle oluşan demokrasinin tarihten günümüze toplumlarda uygulanışı farklılık göstermiştir.

Demokrasinin çeşitleri:
Doğrudan demokrasi
Atina demokrasisi
Klasik demokrasi
Yarı doğrudan demokrasi
Temsili demokrasi
Genel oy demokrasisi
Sınırlı oy demokrasisi
Sosyal demokrasi
Marksist demokrasi
Ekonomik demokrasi
Endüstriyel demokrasi
Siyasal demokrasi
Çoğulcu demokrasi
Çoğunlukçu demokrasi
Oybirliği demokrasisi
Halkçı demokrasi
Halksız demokrasi
Özgürlükçü demokrasi
Parlamenter demokrasi
Katılımcı demokrasi
Plebisitçi demokrasi
Korporatist demokrasi
Koalisyonel demokrasi
Liberal demokrasi
Tele-demokrasi[6]

Bu demokrasi çeşitleri, toplumlarda uygulanmış ve uygulanmaya devam eden bir yönetim olmuştur. Günümüzde demokrasinin tam olarak işlevlerini yerine getirebilmesi için bireysel özgürlük ve hakların, sivil toplum kuruluşlarının, şeffaf ve sorumlu bir hükümet yapısının, özgürce yapılan seçimlerin, hukukun üstünlüğünün ve kendi seçmiş olduğu temsilcisini sorgulayan, denetleyen ve kontrol etmeyi kendisine görev bilen bilinçli insanların olması gerekmektedir.

Kaynaklar

[1]Emre Kongar, Demokrasi ve Kültür, İstanbul, Remzi Kitapevi, 2005, s. 13.
[2]Nilüfer Timisi, Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi, Ankara, Dost Yayınları, 2003, s. 14.
[3]Mehmet Küçük, Medya, İktidar, İdeoloji, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları, 1994, s. 18.
[4]İhsan Dağı, Necati Polat, Herkes İçin Demokrasi ve İnsan Hakları, Ankara, Liberte Yayınları, 2004, s. 6.
[5]Dağı, Polat, a.g.e., s. 7.
[6]Can Aktan, “21. yüzyıl ve Anayasal Demokrasi”, (Çevirimiçi): http://www.canaktan.org/politika", 13.04.2007.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails