25 Nisan 2009 Cumartesi

Meğer sağırmışım!

Her şey bir oyunla başladı. Nereden bilebilirdim sağır olduğumu… Haleti-i ruhumun biraz tembelliği tutunca elden ne gelir; verdik kendimizi akıp giden zamana. Önce derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Gün ışığı göz kapaklarımın engelinde, dışarıda akıp giden hayata göz kırpıyordu; hızlıca geçen bulutlara takılan güneş gibi. Birden kulağıma saatin ritimli ritimli tik tak sesleri gelmeye başladı. Daha o sesin dakik koşuşturmasına alışamadan, lambadan kaynaklanan ince ayar bir ses kulağımı tırmaladı. Sadece bununla da kalmadı; aşağıdaki komşunun zili çaldı. Sesler çok net gelmiyor tabiî ki ama neler olup bittiğini anlayabiliyorum. Komşu “kim o?” bile demeden çocuklar, merdivenleri patır patır indi. Ben daha olayı kavrayamadan camdan cama konuşan iki kadının anlaşılmaz seslerine dikkat kesildim. Oturduğum koltuktan doğruldum ve kafamı hafif sola eğerek -sanki daha fazla ses duyacakmışım gibi- kulağımı ince ince gelen sese verdim. Evet, bu bir kavgaydı. Tipik bir halı silkeleme kavgası. Pazartesi – perşembeler birbirine karışmış; cumartesi sabahı al sana ağız dalaşı. Eminim ki ağır sözlere kadar uzayıp giden bu kavga sonrasında kadınlar, aralarında hiç tartışma yaşanmamış gibi tekrar birbirleriyle konuşacaklar. Bu da hayatın bir cilvesi olsa gerek. Ses o kadar fazla gelmeye başladı ki sokaktan geçen simitçinin “simitçiiii!!!” diye bağırışları arada kaynadı gitti. Yetmezmiş gibi gökyüzünün parçalı bulutları arasında nereye gittiğini bilmediğim bir uçak da uğultuyla geçti. Malum mevsim ilkbahar olunca kedilerin sesi de eksik olmuyor. Vızır vızır geçen arabaların sesleri tabi ki cabası; bunu saymıyorum bile. Acaba daha derinlerden hangi sesleri yakalarım dedim kendi kendime. Ayrıca hatırlatayım camlar kapalı. İyice odaklandım ve daha derinlerdeki sesler birbirine karışmış bir uğultuyla geliyordu kulağıma. Tam olarak seslerin ne olduğunu ve nereden geldiğini bile kestiremedim. Derinlerde çok derinlerdeydim. Sonra açtım gözlerimi ve dedim ki kendi kendime; "derinlere kulak kabartmadan kesinlikle sağırsın". Ve belki de sağır olduğumuz için bu gürültülü dünyada yaşamayı sürdürebiliyoruz. Sağır olduğum için üzülsem mi yoksa bu seslere kulağımı kapatarak kendimi dış dünyadan izole ettiğim için sevinsem mi bilemedim. En iyisi tembelliği aşıp kitap okumaya dönmek.
15.04.2002

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails