1 Temmuz 2009 Çarşamba

Hıza takılmak…


Hız: Alınan yolun harcanan zamana oranıdır. Tehlikeli bir kelimedir ve kimilerine göre uygulamada da bir o kadar uzak durulasıdır. Hatta yolda giderken annelerin ağızlarından hiç düşürmediği: “Cızzzz! Yapma evladım. Amaannnn! Şimdi bariyerlere toslayacağız” demesine sebebiyet veren vakadır. Var hızımızla karşı koyamadığımız bir eylemlilik halidir, çabukluktur… Hava sirkülâsyonu içinde kendini zamana, boşluğa ve akışa vermektir; bir nevi bırakmak, heyecanlanmaktır. Kimi zaman gözlerimizin önünde film şeridi gibi hayatı başlangıç noktasından itibaren izlemektir. Notalara döküldüğünde ise Dean Martin’in Hey Mambo’sunda neşelenmektir. Sanatta fütürizm akımının dalgalarında Gino Severini’nin resimlerinde kaybolmaktır. Matematiksel düşünürsek hız problemlerinin içinde buluruz kendimizi; sonra işin içinden çıkamayız alimallah...


Gino Severini’nin bir resmi

Her ne şekilde olursa olsun hayatta ‘hız’a hep bir takılmışımdır. Üçer, beşer koşar adımlarla artık kaldırım taşlarında dengede durma çabalamalarım ve dilimin ucunda sayı saymalarım olmasa da merdivenleri patır patır çıkma ve inmelerim hala devam ediyor. Yolda hızlı yürümek de ayrı bir güzeldir; hızlı ve analitik düşünmek ve bunları ifade edebilmek de. Malum tüketim kültürünün kök saldığı bir dünyanın çocukları olma yolunda bilinçli ya da bilinçsiz yol alırken, seri üretime geçmiş makinelerle insanların gücü yarıştırılırken ‘hız’ daha da bir önem kazanıyor; tabii kimine göre iyi, kimine göre kötü anlamda. Burada alt-üst ilişkisinin üzerinden iple atlıyorum. Kısacası günlük hayatta zaman, denge ve hız hamurunu başarılı yoğurabilenlerin bir adım öne geçeceğini; küçük şeylerin üzerinde uzunlamasına durarak zamanı ıskalayan durgun zekâlıların ise yerinde saymaya mahkûm olduklarını vurgulamak istiyorum…

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails