6 Ağustos 2009 Perşembe

İnsanlığın bittiği an


Dünya haritasını aldım elime; bir ABD’ye bir Japonya’ya bakıyorum… Kilometrelerce uzaklıktaki bu kara parçalarının üzerinde yaşayan insanların birbirleriyle alıp veremediklerini sorguluyorum. Nasıl bir insanlık ki bu, binlerce kişiyi gözünü kırpmadan yakıyor, parçalıyor, yok ediyor… Bundan 64 yıl önce; şimdinin dünya imparatoru ABD, Japonya’nın liman kenti Hiroşima’ya attığı ilk atom bombasıyla insanlığın kökünü kuruttu. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında 6 Ağustos 1945’te nokta atışını yaptı ABD; ve dile kolay 140 bin kişinin anında ölümüne neden oldu. Bununla da yetinmedi. Hiroşima’dan üç gün sonra Nagasaki’ye ikinci bombayı attı ve yaklaşık 80 bin kişi hayatını kaybetti. Yaşanan felaketlerin ardından genç, yaşlı, çocuk demeden on binlerce kişi, radyasyon zehirlenmesinden yaşamını yitirdi ve hala yitiriyor.

Atom bombası atıldığında iki yaşında olan, bombanın etkisiyle 12 yaşında hastalanarak hayata veda eden Sadako Sasaki de bunlardan biriydi. Bir Japon inancına göre kâğıttan bin turna kuşu yapanın dileği gerçekleşirmiş. Sasaki de hasta yatağında kâğıttan turna kuşu yapar ve eskisi gibi oyuncaklarıyla oynayabilmek için iyileşmeyi diler. 646 turna kuşu yapmaya gücü yeten Sasaki, karşı koyamaz bünyesine ağır gelen ölümün sessizliğine… İşte bu nedenle dört yıldır Hiroşima’ya atom bombası atılışının yıl dönümünde İstanbul Oyuncak Müzesi’nde toplanan çocuklar, Sasaki’nin anısına tamamlayamadığı turna kuşlarını yapıyor. Sonra bu kuşlar, Hiroşima’da 1957’de açılan ‘Atom Bombası Çocukları’ anıtına gönderiliyor.


Bir de Akira Kurosawa yönetmenliğinde 1991 yapımı Rhapsody in August (Ağustos’ta Rapsodi) filmi vardır; bölgedeki içler acısı durumu bütün çıplaklığıyla gözler önüne seren. Kurosawa, atom bombasının yarattığı etkileri daha yakından göstermek için büyüteci Nagasaki’ye tutmuş. Filmde, İkinci Dünya Savaşı'nın üzerinden 44 yıl geçmesine rağmen öğretmen eşini bomba yüzünden kaybeden; kendisi de öğretmen olan yaşlı bir kadının çocukları ve torunlarıyla olan ilişkileri anlatılıyor. Adım adım gerçeklere tırmanan öykü, yüreklerdeki acıyı körükleyen Atom Bombası’na uzanıyor.

Bir taraftan bunları düşünürken, ABD halkının çoğunluğunun on binlerce insanın yaşamına mal olan atom bombalarının Japonya’ya atılmasını nasıl doğru bulduklarına anlam veremiyorum. Çıkan sonuçtan da şu anlaşılıyor ki; 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırıyla binlerce insanını kaybeden ABD’liler, konu başka ülkeler için geçerli olduğunda bir caniye dönüşebiliyor. Quinnipiac Üniversitesi tarafından 2 bin 409 kişiye yapılan yoklamada katılımcıların yüzde 61’inin ABD’nin atom bombalarını atmakla doğru yaptığını düşünmesi sonucunun çıkması, bu caniliği doğruluyor. Gündemde böyle haberler varken Türk basınının konuya duyarsız kalmasına, birçok gazetenin bu haberleri neden görmezden gelmesine de kafa yorarım ben. Magazin haberlerinin ortasında, en arka sayfalarda bin vuruşluk yazıyla sadece ajans bilgilerine yer vererek, günü kurtarmaya bakan zihniyete de ayrıca şaşarım ben…

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails