5 Eylül 2009 Cumartesi

Fener ve Balat’ın akıbeti


Elimizde kamerayla İstanbul'un kültür hazinesi Fener ve Balat’ın yokuşlu ve taşlı sokaklarında zamanında çekim yapmıştık; bölgenin eski ve yeni yaşamını sorgulamak amacıyla… Kameranın önüne atlayan kadınlar, çocuklar mı dersiniz, sokaktan bir yabancının geçtiğini sanki hisseden peçeli kadınların perde arkasındaki kaçamak bakışları mı dersiniz ya da sokak satıcılarının konuşkan tavırları mı dersiniz; Fener ve Balat’ı ilginç kılan özellikler... Bunlarla da bitmiyor bölgenin dikkat çekici yönleri: Cirit atıyor çocuklar, sokakların bir başından bir sonuna… Mutlaka bir dizi setine de rastlanılır, bu kültürel dokunun ortasında… Karşıdan karşıya makaralarla gerilen iplerden sarkan renk renk çamaşırlar, evlerin de rengârenkliğiyle birleşince yaratır ahengi… Bu anları dondurmak, fotoğraflamak ve saklamak ister insan… Bir de Fener Rum Lisesi’nin eteklerinden Altın Boynuz’a göz kırpmak ister…

Osmanlı zamanında Rum ve Musevilerin yoğun olarak yaşadıkları bu yerler, adeta bir azınlık bölgesiydi; Rum evleri, kiliseleri ve okullarıyla… Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Musevi ve Rumların azalmasıyla bölgeye Türkler yerleşmeye başladı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra bölgede Haliç kıyısı boyunca sanayi kuruluşları ve atölyeler kuruldu. İş alanlarının genişlemesi ise Fener ve Balat’a olan göçün artmasına neden oldu. 1980’li yıllara gelindiğinde yoğun olarak yaşanan göç dalgası, Fener ve Balat’ın çehresini değiştirmeye yetmişti. Varoş kültürü olarak adlandırılan bir yaşamın hâkim olduğu bölgede gerçekleştirdiğimiz çalışmalar sırasında; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), “Tarihi Yaşam Alanlarını Koruma” projesini yeni hayata geçiriyordu. Birçok yaşama ev sahipliği yapmış olan tarihi evlerin yıkılmasını önlemek amacıyla uygulamaya konulan bu projeyle Fener ve Balat’ın yeniden canlandırılması hedeflenmişti.


Çeşitli çevrelerin eleştirisini alan projenin her aşaması açıkçası merak konusu olmuştu. Ancak şunu söylemek isterim ki aradan geçen altı yıla rağmen eleştirileri haklı çıkarırcasına proje, istenilen aşamaya gelemedi. Dün Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir haber de bu tespiti doğrular nitelikte: “Fener, Balat, Ayvansaray’da yaşayan bazı mülk sahipleri, kendilerine Fatih Belediye Başkanlığı tarafından geçen ay gönderilen tebligatla evlerinin bulunduğu bölgenin 2006 yılında “Yenileme Alanı” ilan edildiğini ve bu kapsamda yıkılarak otel, kültür merkezi, kafe, restoranlara dönüştürüleceğini öğrendiler. Yenileme projesinin 2007 yılında Çalık Grubu’na ihale edildiğini öne süren ve evlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalan semt sakinleri, UNESCO’nun bölgede örnek proje olarak hibe kredi ile restore ettirdiği 13 evin bile proje kapsamında yıkılacak olmasına tepki gösteriyorlar”. Üç yıl önce alınan bu kararla “yenileme alanı”na giren yapıların yüzde 48’inin işlevinin değişecek olması ise akıllarda yine birçok soru işareti bırakıyor. Yıllardır bölge üzerinde dönen oyunların son dalgası olan bu çalışmaların Fener ve Balat’ın kültürel dokusunu bozmasına sessiz kalmayalım…

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails