20 Kasım 2009 Cuma

25

Sanat işte insanı kendisine çekiyor. Ressam Serhat Kiraz’ın 25 rakamından yola çıkarak gerçekleştirdiği, matematik ve felsefe temelli çalışmaları çok etkileyici. Renk cümbüşü içinde insana rakamları, zamanı ve akışı sorgulatan Kiraz, çalışmalarını 16 Aralık’a kadar Galeri Nev’de sanatseverlerin beğenisine sunuyor. Ve böylece 1984 yılında Ankara’da açılan Galeri Nev’in mayıs ayından bu yana düzenlediği “25. Yıl Sergileri” Serhat Kiraz sergisi ile son buluyor.
Galeri Nev
0312 437 93 90

7 Kasım 2009 Cumartesi

Kentlerin özgünlükleri sakin şehirlerde korunacak!

Cittaslow... İtalyanca 'şehir' anlamına gelen 'citta' ve İngilizce 'yavaş' anlamına gelen 'slow' kelimelerinin birleşimiyle oluşuyor. Yani tam olarak 'Sakin Şehirler' anlamına geliyor. Ve İtalya’da 1996 yılında Roma’daki bir meydanda açılması planlanan 'fastfood' zinciri mağazasına karşı başlayan tepki hareketinden doğan bir örgütlenme olarak karşımıza çıkıyor. Küreselleşmenin getirdiği olumsuzluklar karşısında kentlerin özgün kimliklerini koruyarak yaşam kalitelerini artırmanın yollarını sunan bu oluşuma dünya genelinden birçok ülke, destek veriyor. Başta İtalya olmak üzere Avusturya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Norveç, Polonya, İspanya, İsveç ve İngiltere ile Asya kıtasından Güney Kore ve Avustralya kıta ülkesinden onlarca küçük nüfuslu kentin üye olduğu "Sakin Şehirler" örgütlenmesine Türkiye’den ilk adaylık başvurusu ise İzmir’in Seferihisar ilçesinden geldi.

Öncelikle bir grup İtalyan'ın fastfood (hızlı yemek) restoranının açılmasını önlemek için başlattığı eylemler, "fastfood" karşıtı "slowfood (yavaş yemek)" hareketini doğurdu. 1999 yılında dört kentin bir araya gelmesiyle bir yemek hareketi olmanın ötesine geçen bu örgütlenme, öz kimliklerinden uzaklaşarak tek tipleşmeye doğru yol alan kentlerin özgün ritimlerini ve canlı renklerini yitirmemesi amacıyla "Sakin Şehirler" omurgasını oluşturdu. Bunu güvence altında tutmak ve sürdürülebilir kılmak amacıyla da altyapı, çevre, misafirperverlik, eski lezzetler, kentsel estetik ve yerel üreticinin korunması gibi altı ana başlık altında 60 kriter belirlendi.

Seferihisar da "Sakin Şehirler" üyeliğiyle birlikte bu kriterleri hayata geçirmeye hazırlanıyor. Hatta "Sakin Şehirler" üyeliğine kabul edilebilmek üzere yapılan başvurunun ardından işleyen süreçle ilgili olarak bu ay İtalya’nın Orvieto şehrinde gerçekleşecek toplantıda hazırlık dosyaları sunulacak. Böylece gelecek yılın mart ayında bir heyet Seferihisar’a gelerek evrak üzerinde gördüklerini değerlendirecek. Bir yıl içerisinde "Sakin Şehir" logosunu kullanma hakkını almayı hedefleyen Seferihisarlılar Türkiye’nin ilk sakin şehri olmaya doğru büyük adımlar atıyor. İstanbul gibi hızlı bir şehirde yaşayan ve bu duruma da oldukça alışan bir insan olarak "Sakin Şehir"de yaşamak nasıl bir durumdur bilemiyorum. Ancak Türk basını da bu hızlılığa gayet kendisini kaptırmış olacak ki bu haberi gözden kaçırmış... Gazeteleri tek tek inceledim ama maalesef hiçbirinde rast gelmedim... Bence gözden kaçırılmaması gereken bir haberdi...

6 Kasım 2009 Cuma

Edi ve Büdü'süyle unutulmazdı Susam Sokağı...


Susam Sokağı, 10 Kasım’da 40’ıncı yaşını dolduruyor… Bu vesileyle dünyanın en çok kullanılan arama motoru ‘Google’ da bugün logosunda Susam Sokağı’nın iki sevimli kuklası Edi ve Büdü’ye yer vermiş. Sabah sayfayı görünce hemen Edi ile Büdü’nün videosunu açtım ve güne daha bir mutlu başladım. İlk kez 1969 yılında ABD’de ekrana gelen program, Joan Ganz Cooney ve Ralph Rogers tarafından oluşturulmuş. Kar amacı gütmeyen bir program olan “Sesame Workshop", 140’dan fazla ülkede yayımlanarak, 100 kadar ödülü de kucaklamış.


90’lı yıllarda TRT ekranlarında sabah ve akşam olmak üzere hafta içi her gün yayınlanan Susam Sokağı, benim de çocukluğumun unutulmazlarından biriydi… Her şeyden önce kuklaların sıcacık dünyasına bizleri götüren bu program, 40 yılda birçok nesle sayı saymayı, okumayı, dostluğu, arkadaşlığı ve daha pek çok şeyi öğretti. Kurabiye Canavarı’nın kocaman kurabiyeleri bir çırpıda yok edişini, Açıkgöz’ün sakarlıklarını, acar gazeteci Kermit’in Miss Piggy’nin yoğun ilgisinden kaçışlarını, Bay Müzik’in “Sür sür arabanı, gez sokakları, keyifli, neşeli, tasasız çıkar hayatın tadını” ve “Kasvetli, fırtınalı bir hava, şaşırdım yolumu karanlıkta, bana söyler misiniz nasıl gidilir Susam Sokağı’na?” diye beyinlerde yer edinen şarkılarını hatırlayıp, Edi ve Büdü’nün tatlı didişmeleri gözümün önüne geldikçe hala keyiflenip, gülüyorum. Bir de “Tırtıllar asla asla asla kahverengi bot giymez” diye bir şarkı vardı. Unutulmaz bir programdı Susam Sokağı…

3 Kasım 2009 Salı

Bir temenni dağıttı beni!



Uçurtmayı Vurmasınlar

Hep Gül… Denizin ortasında yol almış vapurun üzerinde böyle yazıyordu. Kaptanın belki küçücük bir temennisiydi bu ama dalgın bakışlarıma takılınca işte birden beynimden vurulmuşa döndüm. Suratımda gönülden bir gülümseme belirdi. Sıcacık kelimeler, damla damla aktı içime. Derin bir nefes aldım iki küçük kelimeyle… Ve kaç gündür bir düşünce hali aldı beni; sormayın gitsin…
Sezen Aksu’nun o çok sevdiğim “Gülümse” şarkısı kulağımda çınladı durdu:

Tut ki karnım acıktı anneme küstüm,

Tüm şehir bana küstü…

Bir kedim bile yok anlıyor musun

Hadi gülümse…

Ve beraberinde Tunç Başaran imzalı bir dönem filmi olan “Uçurtmayı Vurmasınlar” yol aldı benliğime… Film, “Adının anlamı dünyayı kucaklasaydı taş avluda büyümezdi Barış” diyerek başlıyor. Beş yaşındaki Barış’ın hapishane avlusundaki üzgün duruşunun bir uçurtmayla değiştiği an, tüm kareleriyle kazınmış beynime… Kadınlar hapishanesinde yaşanan olayların küçük bir çocuğun gözüyle anlatıldığı bu filmde, özgürlük özlemi ve umut nasıl da sarmaş dolaştı. Taş duvarlarla çevrili hapishane avlusundan görünen bir uçurtma nasıl da sisteme karşı geliyordu; “Vurun, vurun şu uçurtmayı!” bağırışlarına inat. Ve o sesi duyduktan sonra gülümseyen Barış’ın suratında beliren ifade, Barış ve İnci Ablası (Nur Sürer) arasında geçen diyaloglar nasıl unutulurdu…
Bir temenni işte dağıttı beni! Götürdü Barış’ın ruh âlemine…

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails