16 Şubat 2012 Perşembe

Theodor Boone, iz peşinde!



Jahn Grisham’ın “Kaçırılan Kız” adlı romanı, “Küçük Avukat”ın devamı niteliğinde. Romanda 13 yaşında ve tek hayali avukatlık mesleği olan Theodor Boone’un en yakın kız arkadaşı April’ın evden kaçırılış öyküsü anlatılıyor.

MİNE ÖZDEMİR

Sessiz bir kişiliğe sahipti April Finnemore. Popüler değildi çünkü popüler olmaya çalışmıyordu. Kibar, düşünceli ve sınıf arkadaşlarının çoğundan olgundu. Bunların dışında insanların akıl erdiremediği gariplikleri vardı. Mesela bir oğlan çocuğu gibi giyiniyor ve saçını çok kısa kestiriyordu. Sporu, televizyonu ya da interneti sevmiyordu. Onun yerine resim yapıyor ve sanat üzerine çalışıyordu. Bir gece yarısı ortadan kaybolan April’ın evden kaçmasına kimse ihtimal vermiyordu. Peki, April kim ya da kimler tarafından, niçin apar topar kaçırılmıştı? “Kaçırılan Kız”ın ilk sayfalarından itibaren bu sorunun cevabını aramaya koyulurken, John Grisham’ın “Küçük Avukat” kitabının başkahramanı Theodor Boone’la karşılaşıyoruz ilerleyen sayfalarda.

Amerikan hukuk sistemini oldukça iyi bilen John Grisham, diğer romanlarında olduğu gibi küçük bir kasabada yaşayan insanların mahkemelerde çözümlenmeyi bekleyen bir davaya dönüşen sorunlarına eğiliyor bu kitabında. Mesleki tecrübesini Theodor Boone karakteri üzerinden konuşturan Grisham, yine Stattenburg sokaklarına götürüyor bizleri. Theo, genellikle polis, öğretmen ya da doktor olmak isteyen erkek çocukların tersine başından beri annesi ve babası gibi avukatlık mesleğine ilgi duyan bir karakter. Her şeyden önce Theo’nun April’ın özel hayatıyla ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olması olayların akışına ayrı bir boyut kazandırıyor. Ama burada Grisham’ın April’ı kimin kaçırdığına yönelik kaçamak bilgiler vermesine rağmen kitabın sonunun tahmin edilebilir olduğunu söylemekte fayda var.

Umut hep var

April’ın parçalanmış bir ailenin üç çocuğunun en küçüğü olarak yaşadığı tüm zorlukları ve psikolojik sorunları Theo’yla paylaştığını görmekteyiz romanda. Kasaba dışında küçük bir çiftlikte keçi besleyen ve peynir üreten bir anne ve haftalarca ortadan kaybolarak, 1980’lerden  kalma arkadaşlarıyla kötü bir orkestrada müzik yapan bir baba arasında kalan April’ın ansızın kaybolmasından kaynaklanan üzüntüyle Theo’nun nasıl başa çıkacağı ise başlı başına merak konusu. İşte burada hareket kazanan kitapta, sınıf arkadaşlarıyla birlikte kız arkadaşını sokak sokak arayan Theo’nun hiçbir zaman umudunu yitirmediğine şahit oluyoruz. Öte yandan herkes, April’ı annesinin uzaktan kuzeni olan Jack Leeper’ın kaçırdığını düşününüyor. Hırsız, uyuşturucu satıcısı ve 10 yıl önce Kaliforniya’da çocuk kaçırmaktan yakalanarak hapis cezası alan Leeper’ın iki hafta önce hapisten kaçması ise şüpheleri doğrular nitelikte. Üstelik tam da bu sırada ırmakta kimliği saptanamayan bir cesedin bulunması, April’ın hayatta olup olmadığına dair kuşkuları ve beraberinde gerilimi artıran unsurlar.

Detaylar ele veriyor

Kitabın ortalarında Theo’nun eski bir avukat olan amcası Ike’ın ırmakta bulunan cesedin April’a ait olmadığına dair verdiği istihbari bilgiler, işleri kolaylaştırıyor. Bu noktada kurguda küçük küçük oyunlara başvuran yazarın kitabın bir bölümünde tüm bu konuların uzağında televizyonda gösterilen haberlere yer vermesi, gergin havayı dağıtmaya yetiyor. Tüm gelişmeleri yakından takip eden Theo’nun bir gün arkadaşıyla birlikte sosyal paylaşım sitelerinde gezinirken tesadüfen bir fotoğrafta April’ı görmesi ve hemen onu aramaya koyulması ise kitabın en ilgi çeken kısmı. Polise haber vermeden Kuzey Carolina’ya Ike ile birlikte yol alan Theo’nun artık April’ı kimin kaçırdığını anlamasıyla da kitapta sona yaklaşılıyor.
Bütün bu olup bitenin farkında olmadan kendisini yalnız başına yaşamaya hazırlayan April’a geçici bir vasi atanmasına yönelik açılan davada yine ailesiyle birlikte kalmasına yönelik bir kararın çıkması benzer bir durumun bir daha yaşanıp yaşanmayacağını akıllara getiriyor. Kitabın son sayfasını çevirdiğimizde ise Theodor Boone’u başka kitaplarda ya jüri karşısında etkili konuşmalar yapan duruşma avukatı ya da zor kararları verebilen tarafsız bir yargıç olarak tekrar görebileceğimizi bizlere çaktırmadan hissettiriyor Grisham.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails