10 Aralık 2011 Cumartesi

“Aşk bu, şakaya gelmez”



Umutlar, özlemler, kaçınılmaz ayrılıklar, aşk ve başka insanların hayatları... Hepsi,  ustalıklı bir dille Tekin Gönenç'in yeni kitabı “Karanfil Sesleri”nde...

MİNE ÖZDEMİR

Şiirin sesle olan ilişkisi dikkate alındığında yüksek sesle okunan ve vurguyla anlam kazanan şiirlerin ötesinde gürültüsüz ve dilsel açıdan sağlam şiirler karşımıza çıkıyor Tekin Gönenç’in “Karanfil Sesleri”nde. İkinci Yeni’nin imgeci şiirini oldukça yalın bir anlatımla işleyen şair, kozasında ördüğü insandan yola çıkarak yine insana varan şiirlerle buluşturuyor okuru.
Yazarlığa soyunanların ilk göz ağrısıdır şiir. Tekin Gönenç için de aynı durum söz konusu. Üniversite yıllarında “Tümevarım” adlı ilk şiirini yazan Gönenç’in birçok şiiri Varlık dergisinde yayımlandı. Şairin “Gönlü Güvercinli Kadın” ve “Aşk Konuşur Bütün Dilleri” adlı iki şiir kitabının yanı sıra “Gizdüşüm” ve “Babamın Bıyıkları Yoktu” adlı öykü kitapları da bulunuyor. 

Özlem dolu şiirler

           Şiir anlayışını 'sezdirme' yani okura ipin tamamını değil de sadece ucunu verme şeklinde tanımlayan Gönenç, güncel konuşma dilindeki sözcükleri yeniden kurgulayarak onlara özgün algılamalar ve iç sesler yüklüyor. Böylece yararlandığı ‘var olan dil’e yeni renkler ve duyumsamalar ekleyerek, şiirini oluşturuyor. Şiirin içine aldıklarından çok dışarıda bıraktıklarıyla ilgilenen şair, ön kabullere ve kalıplara karşı çıkarak, “Siz bakmayın böyle sustuğuma, benim şiirim bağırmaz ki” (S. 39) diyor.
 
           Zaman akıp gittikçe var olmak, değişim gibi kaçınılmaz bir gerçekliği de beraberinde getiriyor. Bu değişim karşısında muamma bir gelecekten korkan insan, kimi zaman yaşanmış hikâyelere sığınarak, bugün ile geçmiş arasında gelgitler yaşayabiliyor. Ama geriye dönüp bakıldığında en çok da çocukluğa dair anılar, gözlerimizin önüne geliyor. Tekin Gönenç de bazı ipuçları vererek, çocukluğa duyduğu özlemi dile getiriyor şiirlerinde: Lunapark, saklambaç, uçurtma, okul çıkışları… Bunun dışında bir de kuşlar var, şairi elinden tutup yazmaya yönlendiren. Çocuklar ve kuşların insana insan olduğunu duyumsatan doğanın en güzel varlıkları olduğunu söyleyen Gönenç, bu yüzden tek başına kaldığında yanında sadece kuşları ve çocukları görmek istiyor.

Çocuk annelerin dramı

Çocukluğundan bu yana Anadolu insanının acılarını ve sevinçlerini gözlemleme fırsatı bulan Gönenç, Türkiye’deki yanlış evliliklere ve çarpık kadın erkek ilişkilerine tepkisini Çocuk Anneler”şiirinde dile getiriyor: “on dördünde on beşinde var yok /karnı burnunda çocuk annelerdik/çeşmeyle tarla/beşikle kundak arasında/çocuklarıyla birlikte büyüyen” (s.26) Böylece gelenek görenek ve dini inançların etkisiyle çocuk yaşta babası yaşında kişilerle evlendirilen mutsuz kızların dramını anlatan Gönenç, dikkatle seçtiği sözcüklerle toplumsal sorunlara da eğiliyor.

Tekin Gönenç’in şiirlerinde en baskın temalardan biri de aşk! Aşkı bin bir türlü haliyle ele alan şair, öncelikle konuya ciddiyetle yaklaşıyor: “el etme öyle/aşk bu/şakaya gelmez/ben daha gözlerinin yarısındayım” (S. 13) Bu ciddiyetin arkasında kuşkusuz büyük hayallerin beraberinde getirdiği hayal kırıklıkları yatıyor. Ama yine de ansızın sevgilinin çıkıp geleceğine dair bir bekleyiş hakim Gönenç’in şiirlerinde. “oysa gelseydiniz/en kırılgan yanlarınızla olsun/yaşama tutuna tutuna gelseydiniz/hiç durur muydum/çarpar giderdim geceye/bende biriken düş kırıklıklarınızı”(S. 5)
Özetle şiirlerinde sendeki 'ben' ile bendeki 'sen'i buluşturan Tekin Gönenç, işte bu noktada okuru programlamadan uzak durarak, hedef gö'termeden uçurtmayı rüzgâra salar gibi şiirlerine yol veriyor. Biz okurlara da özenle seçilmiş kelimelerin peşine takılarak, ayrıntılarda gizlenen anlamları yakalamak kalıyor.  
 

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails