Aylaklıkla geçen bir ömre karşın görülmeyeni görerek, onlarca öyküye imza atmış bir yazardır Sait Faik Abasıyanık. İç dünyasında yaşadığı her şeyi yazıya dökmüş, dönemin baskıcı tutumuna karşı gelerek, özgürce düşüncelerini ifade etmiş ve büyük bir insan sevgisiyle sanatını icra etmiş ama bir o kadar da anlaşılmaz olmayı başarmış bir insandır kendisi. Zaman zaman başını alıp uzaklara gitmiş, ailesine kendisini kanıtlama çabasına hiç düşmemiş, sadece hayatında gelgitler yaşamış, sade yaşantısıyla dönemin yazarlarından farklı bir duruş sergilemiştir. Sait Faik’in öykülerinde uçsuz bucaksız yollar vardır; sıradan insanlar, emekçiler, çocuklar, kuşlar, deniz, balıkçılar, evler… Peki, hikâyelerini nasıl yazdığını merak ediyorsanız ona da cevabı vardır:
“… İşte hikâyelerimi nasıl yazdığımı şimdilik merak eden dostum, yarın incir çekirdeğini doldurmayacak mevzuları yazan bir hikâyecinin iyi bir hikâyeci olmadığını yazacağına göre, bilmem hikâyem oldu mu? Olmadıysa ne yapalım? Bizim hikâye anlayışımız da böyle efendim.”
Zaten bu sözlerle okuru daha da bir okumaya teşvik eder yazar. Tıpkı “Hişt! Hişt!..” hikâyesinde olduğu gibi arkamızdan seslenir. Ben de bu sesin peşine takılarak, Sait Faik’in son dönem öykü kitaplarından biri olan “Alemdağ’da Var Bir Yılan”ı yıllar sonra yeniden okudum. Yazarın Panco’suyla ve daha birçok yarattığı karakterle tanışmak isteyenler mutlaka bu kitabı okusun derim.
Kitabın son öyküsü "Yılan Uykusu"ndan:
“İşte karşı karşıyasın. İşte o da senin gibi; elli ayaklı, kaşlı gözlü, sıhhatli hasta, sarışın esmer, kafası var, saçları var, kirpikleri var, yalan söyleyen ağzı var. Yüzünde küçük küçük kavga, taş, düşme izleri. Yaramaz bir çocukluğun her şeysi, ufak ufak her şeysi. İşte elleri, parmakları, işte ayakları. Kim bu? İnsanoğlu! Senin gibi tıpkı tıpkısına apaynı.
İşte gözlerinde yaş, işte gülüyor. İşte ekmeği ısırıyor. Bak patates salatasını attı ağzına. İşte çatalında uskumru. İşte şarap bardağı dudağında. İnsanoğlu, tıpkı senin gibi apayrı. Üstelik seviyorsun da onu. Dudağının kıvrımını seviyorsun. Saçının karasını seviyorsun. Kaşının bükülüşünü, alnının genç kırışıklığını.”...