MİNE ÖZDEMİR
Gecesi gündüzü olmayan, sosyal hayatı her türlü yönüyle etkileyen fakat bir o kadar da keyifli bir meslektir gazetecilik. Kimilerine göre tutku, kimilerine göre alışkanlık, kimilerine göre de merak işidir. Ancak otuzlu yaşlarında, başarılı, hırslı ve cevval bir gazeteci olan Rüya Keskin için bu meslek, tam anlamıyla bir aşk işi denilebilir. Bundan dolayı Rüya, beklenmedik bir anda meydana gelen her haberin peşinden gözünü kırpmadan gidiyor, zorluklar karşısında direnç gösteriyor ve elde etmesi gereken bilgiler için tüm yolları deneyerek gerçek bir mücadele sergiliyor...
Rüya Keskin, aslında bir roman karakteri. Sibel Köklü'nün polisiye serisinin başkahramanı Rüya, “Geçmişe Kapanan Kapılar” adlı kitapta bu kez karmaşık mafya ilişkilerini çözmeye çalışırken çıkıyor karşımıza. Bu kez diyorum çünkü gazeteciliğe 1993 yılında Milliyet'te başlayan ve mesleğini serbest muhabir olarak sürdüren Sibel Köklü, 2007 yılında yayımlanan ilk kitabı “Yalan Dünya” ile başladı “Rüya Keskin Polisiye Serisi”ne. İçi boşaltılan bankaları, gizli servis elemanlarını, rüşvet yiyen polisleri ve bu olayları takip etmekle görevli bir kadın gazetecinin hikâyesini anlatarak, bir dönemin Türkiye’sine ayna tuttu Köklü. Şimdi de serinin devamı niteliğindeki “Geçmişe Kapanan Kapılar” adlı ikinci kitabında, Türk medyasında gördüğü aksaklıklardan mafya ilişkilerine kadar birçok konuya değiniyor. Kitapta bir taraftan kendi hayatından kesitlere de yer veren Köklü, gazetecilik tecrübesini Rüya Keskin karakteri üzerinden konuşturuyor.
Her şey 31 Aralık’ta başladı
İşe ilk önce Rüya Keskin’in bir güne nasıl başladığını ve evde geçirdiği zamanlarda neler yaptığını anlatmakla başlayan Köklü, okuru bir yılbaşı gecesinde peş peşe işlenen cinayetlerle örülü bir polisiye okumaya hazırlıyor. Böylece okur, eski sevgilisinden ayrıldıktan sonra geçirdiği sıkıntılı günleri, yeni beslemeye başladığı Derviş adlı kedisiyle unutmaya çalışan Rüya’nın iç dünyasına yol alıyor. Başına geleceklerden habersiz bir şekilde 31 Aralık sabahına uyanan Rüya’nın gazetenin yılbaşı partisine katılmayı düşünürken çalıştığı servise gider gitmez takip edeceği haberleri öğrenmesiyle planlarında değişiklikler oluyor.
Güne hızlı başlayan Rüya, öncelikli olarak kalp krizi geçiren tanınmış bir ismin sağlık durumu hakkında bilgi almak, ardından da İstanbul’a gelecek olan başbakanı takip etmekle görevlendiriliyor. İşte asıl hikâyenin kilit ismi de bu noktada ortaya çıkıyor. Bir an evvel ilk gelişmeyi takip etmek için hastanenin yolunu tutan kahramanımız, haber şefinin doktor arkadaşı Volga’dan hastanın son durumunu öğrenirken, hastanede gözüne çarpan ünlü mafya babasının neden burada olduğunu sormayı da ihmal etmiyor.
Silahlar konuşuyor
Kitabın ilerleyen sayfalarında yılbaşı gecesinde Gültepe’deki bir kahvehanenin taranması ve üç kişinin hayatını kaybetmesiyle tekrar görevlendirilen Rüya’yı sanıldığından çok daha karmaşık, hatta üç bilinmeyenli kanlı bir denklem bekliyor. Zira problemin içerisinde önemli işadamları, küçük çeteler ve Türkiye’nin en ünlü mafya babası yer alıyor. İşadamı Mehmet Tanıl Küçük’ün 200 milyon dolarlık bir arazinin ihalesini almak için iktidar partisine yakın olan birkaç isimden yardım alması, olayın kör düğümlerinden birini oluşturuyor.
İhaleyi kazandıktan sonra kendisinden yüklü meblağlarda para isteyen bu kişilerden kurtulmak amacıyla Ayvaz adında bir mafya adamından yardım istiyor Küçük. Diğer taraftan adamlar da memleketin en ünlü mafya babasını buluyor. Neticede olayın açığa çıkmasını istemeyen iki taraf, sadece silahlarını konuşturarak birbirlerinden intikam alıyorlar. Erkek egemen ilişkiler ağında doğru haber kaynaklarından bilgi alan Rüya, problemi çözmekte hiç zorlanmıyor. Tüm karmaşanın içinde doktor Volga ile en az mafya ilişkileri kadar karmaşık bir ilişki yaşayan Rüya’nın bu durumda nasıl bir tutum takındığı da tam bir merak konusu. Rüya Keskin üzerinden kadın gazetecilerin sorunlarının dile getirildiği bu kitap, çözüme kavuşturulmuş cinayetlerden oluşan tam bir polisiye roman.